4 Ağustos 2011 Perşembe

ON HAFTA SOHBETLERİ-3 TASVİR SOHBETİ 2. KISIM

Saf Suresi’nde geçtiği gibi;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
.
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?”
(Saff diye meşhur sure, ayet 2)

Hani arif-i billah öyle diyor;

Aşkı hemen laf sezdiler,
Adab-ı pirden bezdiler,
Türlü hilafet yazdılar,
Ta celb ola sade dilan.

Şöyle bir bakmak lazım, adabı pir nedir? Aşk 3 harften mi ibarettir? Yoksa İslam dediğinizde 5 harften mi ibarettir?
‘Dinimiz, aşk’ diyen Mevlana gibi, elbette bizler de aşk diyeceğiz ama. Dininizi anlayıp, onu her hücremize taşımadan da etmeyeceğiz. Biz dini laf dini değil, hayat dini olarak kabul edeceğiz.
Allah’ın emirlerini, Allah’ın nehiylerini kendimize şiar edeceğiz. O zaman biz zalimlere dönmeyeceğiz. Bizim zalimlerin karşısında bir hesabımız da olmayacak.  Biz, sadece hatırlatıcıyız. Olur ya belki sakınırlar. Kim bu sakınacaklar diye bakın bir şöyle etrafınıza. Dinle dinsizliğin arasında bir yol tutmaya çalışanlar. Şu anda Muhammedilik’ten başka din yoktur elhamdülillah. Tek din vardır o da, İslam.
إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ
“Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.”
(Al-i İmran diye meşhur sure, ayet 19)

4 din değil, bütün gelmiş geçmiş Rasullere, Nebilere indirilen İslam’dı. Nasıl ki bir para, devrini tamamladıktan sonra sahteleşiyor, tedavülden kalkıyor, geçmişteki dinler de böyle. Tahrif oldular, tedavülden kalktılar. Tahrif olmayan tek din İslam, niçin?

Kıyamete kadar baki, Muhammed Mustafa (s.a.v), kıyamete kadar Rasul, Hatemü’l-Enbiya vesselam.

Gurura, kibre bürünmekten başka bir anlayışımız olmadığından, İslam’dan habersiz yaşıyoruz. Din ile dinden uzaklaşıyoruz. Dini, boş laf zannediyoruz. Din-i İslam’ı sadece Kur’an, tecvit, hadis, tefsir, siyer ibaret sayıp, bunları bilenleri alim zannettiler. Alim; ilme amil kimse, demek. Biz alim olmak deyince; Kur’an-ı Kerim’i 10 kıraat ile hatim etmek, lisan üzerine lisan öğrenmek, ilahiyattan 2-3 tane diploma almak, profesörlük iddiasında bulunmak olduğunu mu anlıyoruz? Yoksa dini, en iyi bilen insanız, deyip kendinizi kibir, gurur fırtınası haline mi getiriyorsunuz?
Şöyle bir bakın dün bizi tanıdığınız da neredeydiniz, bugün tanıyorsunuz nerdesiniz?
Eğer devam ediyorsanız Muhammedi yolda, muhakkak ki kötülüklerinizden geçmiş veya geçmeye çalıştığınızı, iyi hallerinizin arttığını göreceksiniz. Eğer bu hal size galebe etmemişse, bizi ve yolu beğenmeyeceksiniz.  Hayatınızda ki kötülüklere göz yuman, hayatınızda ki eğrileri düzeltmeye çalışmayan bir insan, size önderlik, size hocalık, size alimlik yapıyorsa, sakınacağınız en büyük düşman budur.

Allah’ın kullarından bir tanesine soruyorlar;
-  Efendim bu makama nasıl gediniz?
-  İkisini düşman bildim. Görünen düşmanımla savaşmayı kolay bildim. Ama görünmeyen düşmanla savaşmayı zor bildim.
-Nedir bunlar?
-  Görünen düşman; insandır. Savaşırsın, ölsen şehitsin, kalsan mükafata erersin. Ama görünmeyen düşmanlar; Allah-u Teala’nın kovmuş olduğu şeytan ve nefis beni imandan edecekti, onlarla son döneme kadar savaşmayı tercih ettim, diyor.
Bizim heva ve nefsimiz bize; istediğin gibi yaşa, der. Çalgıyı görünce oyna, Kur’an’ı görünce dinle gibi, diye nefsimiz telkin edecek. Allah-u Teala’nın kovmuş olduğu şeytan da bizim yüzümüze bakıp bakıp gülecek. Ama bizler sakınanlardan olacağız. Bizler dinlerini oyun edenlerden olmayacağız. Oyun ve eğlence haline getirmeyeceğiz. Yani gidip bankadan kredi alıp, gidip düğün de oynayıp, televizyon karşısında oturup, ondan sonra adam beğenmeyeceğiz, öyle mi? Dinimizi nasıl anlıyoruz biz? Ayet-i celile de şöyle demiyor mu Allah-u Teala;
أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى

İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?”
            (Kıyamet diye meşhur sure, ayet 36)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder